8 Aralık 2009 Salı

"Fak Yu!!!" Dediğimiz Anlar

Hayatımda en sevdiğim filmlerin çoğunun festivaller esnasında (!f , İstanbul Film Festivali, Filmekimi) kaçırmış olduğum ya da gözümden kaçmış filmler olmasından nefret ediyor. Hemen birkaç örnek; Eternal Summer, Une Vieille Maitresse, The Fall ve pazar sabaha karşı izleyip, !f'te gösterilmiş olduğunu iki dk. kadar falan önce öğrenmiş olduğum Mannen som Elsket Yngve. Tabii bir de bu filmlerden bazılarının esasen kitap olduğunu öğrenmem (tekrar bkz. Eternal Summer, Mannen som Elsket Yngve) ve kitapların çevirisinin pek ortalıklarda olmadığını fark etmem de var...
Hayır, festivalde kaçırmış olmak iğrenç olsa da bir derece ama daha çok ağırıma giden o filmleri yeterince takdir edemeyecek bir salon dolusu insanın izliyor olması benim yerime. Bu filmleri en çok ben anlar takdir ederim dediğimden değil, ama birinin gidip sizin bu kadar bayıldığınız filme "Fena değildi işte yaaa" "Sıkıcıydı" diye yorumlar yazdığını görmek sinir bozuyor.
Bu sene hepsine gideceğim çatır çatır, hiç umurumda olmaz sınavmış vizeymiş. Bir daha kaçırırsam böyle bir şeyi delireceğim çünkü...
Bir de şu kitap işine biraz daha eğilmem lazım, Eternal Summer olacak gibi değil ama belki Mannen som elsket Yngve olur, lütfen olsun hatta, olmalı, üstelik o bir seriymiş mesela, iki kitabı daha var, okumam gerek, evet..

5 Aralık 2009 Cumartesi

Little Miss Sunshine'daki Dwayne gibi hissediyorum şu anda, evet...

Eternal Summer aslında bir romanmış, 15 dk. önce öğrendim bunu. Dahası Borders'da bile bulunmuyor çünkü çevrilmemiş başka bir dile. En kocamanından fak, FAK hatta, küçük harfler yeterli değil bu duruma. Ekstradan geri zekalı bir imdb kullanıcısı "Heee evet, hatta böyle bir durum varmış kitapta!" diye dank diye yazmış, hayvan ya...
Hayatımın en büyük amacı şu noktada üniversite kariyer falan değil (ne zaman oldu ki zaten?) o kitabı okuyabilmek, cidden. Diğer her şey sonra geliyor...
Neyse, en azından yüz kez görüp "Amaaan bu ne be?.." dediğim eşcinsel içerikli filmde Joseph Gordon Levitt'in (kendisi rüyalarımın başrolünde birkaçtır, anlayamadım...) oynadığını öğrendim (Hayır, tabii ki Mysterious Skin'den bahsetmiyorum, başka bu...), tek güzel haber o.
Bu hafta sonu tarafımca sinemaya adandı, hatta mümkünse bütün hafta böyle gitsin, cuma Crows Zero I ve Maurice, cumartesi Crows Zero II, Edge of Seventeen (komikti esasen...) ve şimdi Lilies, download'u bitince de Latter Days (doğru tahmin, JGL'li film bu), sonra da Hedwig and the Angry Inch yaparım, sonra da diğerleri. Güneş doğunca The End'e uğrayayım ben bir de evet...
Jonathan'ı merak ediyorum şu anda en çok. Kitapta nasıl acaba, ah bir de bir ilginç bilgim daha var ama since bu blog'u okuyan insanlardan maksimum ikisi (blogu okuyan kaç kişi var zaten 4 mü?) filmi izlemiş olduğu için orayı şimdilik kendime saklayacağım...

3 Aralık 2009 Perşembe

B. Kinney is Always Right

Televizyondaki "Cinsellik-free gay" imajından nefret ediyorum.
Şekilden şekile giren bilekleri büyük bir keyif ve şaşkınlıkla izleyen heteroseksüellerin o ellerin başka işlere yaradığını da fark etmesi gerek...
Faghag'in olurum Kurt, hatta gerçek hayatta da Chris, onun da faghag'i olurum...

Senin olmam Glambert, ama bu görüntüyü yayınlamayan network'leri kınıyorum. Çok hot olduğu ve kaçırılmaması gerektiği için değil ancak Madonna yapıyorsa sen neden yapamayasın?...