7 Mart 2008 Cuma

The Omen ya da Damien Rice

Normalde burada pek müzik/film/kitap eleştirisi vs. yapmamaktayım, mağlum blog'um tek kişilik bir gösteri olduğu gibi sadece tek kişiye gösteri yapmakla da övünür. Ancak madem bu aralar sardım, Damien Rice üzerine bir iki şey söyleyeceğim.

İlk olarak, Dream TV'nin "Bakııın böyle biri var bayılacaksınız" modunda gitarlı soft müzik yapan kişileri burnumuza soktuğu bir dönemde(bir başka örnek için bakınız pek sevgili Kings of Convenience) keşfettiğim, sonrasında uzun bir zaman unuttuğum ve bir Starbuck mocha ritüelinde Ç. ile otururken kulağıma ilişen melodilerle hatırlayıp eve dönünce tekrar hayatıma soktuğum Monsieur Rice'ın ikinci albümünü ilk çıktığı zamanlarda indirmiştim. Ancak salı günü yaptığım vapur yolculuğuna kadar kendisine el sürmekten özenle kaçındım. Pazartesi günü canımın Volcano'yu çekmesi ile bir kez daha döndürmeye başladığım "O" salı da aynı hızda dönmekteydi ki, havanın muhteşem oluşu benim yarı uykulu bir şekilde güneş batarken vapurda oluyor olmam ve her zamanki gibi bir özel ders seansından dönüyor oluşum beni "9" adlı albümü dinlemeye itti. Eğer albüm hakkında şöyle bir fikriniz varsa şarkı adlarının da ne kadar çekici olduğunu görmüşsünüzdür. Zira"Elephant" , "The Animals Were Gone" , " Coconut Skins" gibi adlar bana neşe sunacak gibi geliyordu ve bendeniz batan güneş ve güzel bahar havası ile muhteşem gidecek şarkıların açlığını çekmekteydim. Böylelikle kendimi 9'a fırlattım... Ancak sonuç nedense şaşırmadığım bir şekilde hayal kırıklığı oldu...

İlk olarak, melodiler bir anda pop'a dönüştü ki pop derken Mtv'de sabahları kafa sikmemek namına çalınan duygusal fakat bir yandan buruk bir neşesi olan singer-songwriter geçinen amcalardan bahsediyorum. Damien eğer böyle giderse James Blunt ile birlikte yer alacaktır özetle. Bunun dışında Damien ve küfürler... hmm hiç beğenmedim desem? Tabii ki Damien Rice da bir insan ve küfür ediyor (hatta belki benden az...) ancak benim Damien Rice ile ilgili sevdiğim şey genel olarak o utangaç ezik aşık moduna sahip olmasıydı. Kendisi "I should have kissed you"dan "Fuck you!"ya bu kadar hızlı bir geçişi nasıl yaptı anlamadım ki belirteyim genel olarak sözler kötüydü zaten. Tamam, "Woman Like a Man"de küfür kullanışını seviyorum ancak o şarkıya özgü bir şey bu(ya da belki o şarkıda işime geliyor?). Genel olarak şarkılarda küfür sevmem değil, örneğin Trent'in Closer'daki bağırışlarına hastayım ancak bu şarkının ve NIN'in agresifliği ile alakalı bir durum. Damiencığım ise bütün o "Ühü aşk acısıııı!" haline rağmen bir anda "Çok pis sikerim!" moduna girince tabii dayanamıyor ve şaşırıyorsunuz. Halbuki ben onu Amie'deki "tell it!" daha doğrusu "thelle aeeet!" deyişiyle sevmiştim. O muhteşem İrlanda aksanıyla "thelle aeeet you goo' ol' Seamus!!" (Seamus İskoç adı evet evet...) diyen adam bir anda diline biber sürülmesi halinde potansiyel bir James Blunt olacaktı-ki inkar etmeyiniz, benziyorlar-. Olmamış Damien, kendine çeki düzen ver ve lütfen konuşamayacaksan Fransızca şarkı söyleme. (Zaten US - UK arası daha düzgün Fransızca konuşana rastlamadım. Bir tek L. istisnaydı sanırım o konuda...). Bir de rica ediyorum lütfen beni bir daha bu kadar şahane şarkı adlarıyla kandırmayınız Monsieur!