27 Nisan 2008 Pazar

Tiyatro Festivali ve Planlar

Kırk yılda bir içimden Spam klasörüne bakmak geldi. İKSD'den mail gelmiş. Yine kırk yılda bir içimden okumak geldi çünkü genelde İKSD'nin programlarını zaten önceden biliyor ve neye gidip neye gitmeyeceğime karar vermiş oluyorum. Tiyatro Festivali'nden de haberdardım ancak programa bakmamıştım, gider miyim de bilmiyordum. Bu seneye kadar tiyatrodan hoşlanmazdım çünkü. Duyguların abartılı yansıtılışı beni çekmez, ne kadar doğal, o kadar iyi, yine aynı nedenden dolayı aşkım sinemadır. Her ne kadar sinemanın hala tiyatroyu dövdüğünü düşünüyor olsam da çeşitli nedenlerden dolayı (güzel Japonlar mı dediniz? Ne alakası var canım?) tiyatroya da bulaşmaya başladım öte yandan sene boyunca da görmek istediğim klasik eserlerin sahnelenmeyişinden yakındım. Ve hayır, Haldun Dormen'in rezil "Kibarlık Budalası" uyarlamasını kabul etmiyorum. Her neyse, en sonundai bugün gelen mail ile programa şöyle bir bakasım geldi. İyi ki de gelmiş çünkü oyunlar arasında çok sevdiğim Caligula da vardı. Ve kendisini izleme şansını -hele ki 10 ytl gibi absürd bir fiyata- kaçırmam mümkün değil. Tek problem kafamda Caligula'nın belli bir görünüşe sahip olması ve o görünüşe ya da en azından havaya sahip olmayan herhangi birini Caligula olarak kabul edebilir miyim bilmiyorum. Sonuçta, zayıf, psikopat bakışlı ve de güzel bir adamın sizle sevişirken kulağınıza "İstesem şu anda boynunu kırdırtabilirim..." demesi ile aynı şeyleri kaslı, kıllı ve deli rolü yapan bir adamın söylemesi arasında fark var. Ama ne olursa olsun gideceğim, Camus'ye aşkımı kabartan oyunu canlı görmezsem hakkını veremeyeceğime tüm kalbimle inanıyorum. Umarım değer.
Bunun dışında Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nın Engin-Ar'ına da gitmek istiyorum. Modern dans ya da genel olarak dans ile ilgili duygularım "Ay ne güzel dans ediyorlaaar!"dan çok ortaya çıkan görüntülerin estetikliği ile ilgili. İnsan vücudu muhteşem bir şey ve özellikle modern dans gibi alanlarda o muhteşem vücutlar muhteşem pozisyonlara sokularak insan anatomisinin her bir bölümü adına binlerce resim yapılması ya da fotoğraf çekilmesine layık hale geliyor. Yine aynı şekilde So You Think You Can Dance gibi, belki ciddi dansçıların kıçıyla güldükleri yarışmaları benim severek izleme nedenim de bu. Ayrıca, reality show olabilir ancak oradaki insanların yetenekli olmadığını kimse söylemesin bana. Hem büyük ihtimalle çoğu dansçıdan daha yönlüler. Aynı nedenden yani estetik görüntü durumundan dolayı K.'nın aklıma gelen bir kıyafet içersinde fotoğraflarını çekmek istedim. K.'ya da açıkladım durumu, ancak kıyafet pek hoşuna gitmedi. Kendisini ikna etmek için modern dans kıyafeti falan gibi sebepler öne sürmeme rağmen şu an için sıcak bakmıyor. Kıyafete sıcak bakmayan kendisini traşlamama hiç sıcak bakmaz sanırım. Neyse zaten daha saçının uzaması lazım. Kıvırcıklarını özledim...
Son olarak da Macit Koper'in (hey yavrum Zebercet!) Kırmızı Pazartesi'ne belki giderim. Gabriel Garcia Marquez'e ait oluşu biraz çekindiriyor ama Zebercet'in hatrına belki, neden olmasın? Bir de okuldaki hocalar ikna edilirse Moliere'in La Maladie Imaginaire'ine gidebiliriz belki, o da şahane olur. Ama oyunlar hep akşam vakti. Saniyesinde vazgeçtim fikirden.
Böyle kendimi çok fazla "San'at!" teyzesi gibi hissetmeye başladım ama olsun artık. Zaten How I Met Your Mother'da Lilly'nin oyunu gibi çıkarsa bir daha elimizi sürmeyiz olur biter.

Hiç yorum yok: